Yayınlamış olduğunuz örnek olay-1 için düşündüklerimi aktarmak istiyorum. Ben de yazıma Sokrates’den başka bir aktarma ile başlayacağım
Gençler evlenin.
İyi bir eş bulursanız mutlu,
kötü bir eş bulursanız filozof
olursunuz.
Ardından da (sizin de yaptığınız gibi) dil ve anlaşma konusu ile ilgili bir alıntı yapacağım. Tabii, konu olumlu ve olumsuz yönleriyle aslında çok tartışılıyor. Yazacaklarım bana internet aracılığı ile ulaştı. Kaynağını bilmiyorum.
Düşündüğünüz.
Söylemek istediğiniz.
Söylediğinizi sandığınız.
Söylediğiniz.
Karşıdakilerin duymak istediği.
Duyduğu.
Anlamak istediği.
Anladığını sandığı.
Anladığı.
Arasında farklar vardır.
Dolayısıyla, insanların birbirlerini yanlış anlamaları için dokuz olasılık var.
Bu, kaçınılmaz olarak “case study” kavramı için de geçerli. Hele kavram bir de bizim kültürümüzde üretilmemişse!
Konumuzun özüne döner ve olaya genel bir çerçeve içersinde bakarsak. Bir eylemin bize göre doğru olması ereğimizle ilişkilidir. Böylece doğru davranış kişiden kişiye ve aynı kişide zaman ve mekana bağlı olarak değişecektir. İnsanlar genellikle bunun bilincinde olmadıkları için gereksiz yere “pişman olma“ duygusu yaşarlar.
Bu örneklerde ilk davranış biçimi ego tatminine yöneliktir ve amaç bu ise, “sen bana böyle yaparsan ben de sana gösteririm” yaklaşımı da doğrudur.
Burada kişilerin orta ve uzun vadede kazanç/kayıp hesapları da önemli. Ama insanlar yalnızca akıllarıyla değil, aynı zamanda duygu, iç güdü ve inançlarıyla da hareket ederler ve bu çok da doğaldır. Başka bir deyişle, olayın dışına çıkarak rasyonel bir bakışla bakmak, olayın içersinde olmakla farklı olacaktır. Daha da başka bir deyişle “Bekara hanım boşamak kolay olacaktır” Ayrıca, insanlar olaylardan ders çıkartabilirler ama uygulayamayabilirler de.
Benim (dışarıdan bakarak) yaklaşımım ise öncelikle her kazancın bir bedeli olduğu görüşüne dayanıyor. Bu da sayısız fırsat maliyetleridir. Bilinçli, ya da bilinçsiz olarak kazanç/kayıp ölçülür ve karar verilir.
Yani, kendisini veya malını satan kişi tok bir satıcıysa egosunu tatmin ederken çok fazla kayıpla karşılaşmayabilir. Gerçek böyle olda da/olmasa da algılaması böyle olduğu için de gönlü rahattır.
Ben ne yapardım sorusunun cevabına gelince. Yaşam bana göre tek yanıtlardan meydana gelen bir ilişkiler biçimi değildir. Bu nedenle:
Orhan Tuncay
29.10.2001
(Yazar hakkında: Orhan Tuncay, 1952 doğumludur. Pazarlama üzerinde MBA derecesi, ilki üretim, diğerleri satış ve şirket yöneticiliği olmak üzere çeşitli şirketlerde yöneticilik deneyimi var. Halihazırda güvenlik sistemleri kuran bir şirketin yöneticisi olarak çalışıyor. “Internet’ten yayın yapan” çeşitli dergilerde makaleleri yayınlanıyor.)