GERÇEĞE UYGUN DEĞER VE FİNANSAL KRİZ

GERÇEĞE UYGUN DEĞER VE FİNANSAL KRİZ

ÖZET

            Günümüz ekonomik koşullarında muhasebe uygulamaları yeni ve kompleks değişimlerle karşı karşıyadır. Özellikle bu değişimler gerçeğe uygun değer yaklaşımı ile ilgilidir. Yaşanan son kriz de göstermektedir ki; yeterli verinin olmadığı finansal piyasalarda finansal araçların değerlemesi oldukça zordur. FASB 157 “Gerçeğe Uygun değer Muhasebesi” birçok Amerikan işletmesi için 1 Ocak 2008’den itibaren yürürlüğe girmiştir ve bazıları krizin nedeni olarak bunu göstermektedir. Tam tersine, oldukça büyük bir grup ise gerçeğe uygun değer yaklaşımını yatırımcı açısından şeffaflığı arttıran ve gerekli bilgi sağlayan tek yöntem olarak görmektedir.

Finansal raporlama çerçevesine bağlı olarak ve süreklilik ilkesi çerçevesinde bu çalışma gerçeğe uygun değer ölçümlemelerini ve finansal raporlar üzerindeki etkilerini incelemektedir. Ayrıca çalışma finansal kriz açısından da gerçeğe uygun değer yaklaşımlarını irdelemeye çalışmaktadır.

 

Anahtar Kelimeler: Gerçeğe Uygun Değer, Muhasebe, Finansal Kriz

 

  1. GİRİŞ

            Sermaye piyasalarının gelişmesi, kredibilitenin giderek önem kazanması ve işletmelerin büyüme ihtiyacı finansal raporlamanın her geçen gün biraz daha fazla ön plana çıkmasına neden olmaktadır. İşletmelerde karar alma, planlama ve denetim faaliyetlerinin etkinleştirilebilmesi finansal raporların ne derece doğru ve dürüst şekilde sunulduğu ile doğru orantılıdır. Diğer bir deyişle, finansal raporların sunduğu bilgilerin objektif, güvenilir, anlaşılabilir, tutarlı ve karşılaştırılabilir olması gereklidir. İşletmelerde bugüne kadar meydana gelen tüm sorunlar ve krizler kısa vadeli kazançlara odaklanılmasından kaynaklanmaktadır. Oysa devamlılığın ve gelişimin temelinde sürdürülebilir değer yaratmanın önemi kaçınılmazdır.

Bugüne kadar ortaya konan birçok araştırmada yatırımcı hakları, finansal konularda kamuyu aydınlatma, gibi faktörlerin muhasebe sonuçlarından daha önemli görüldüğü belirlenmiştir. Ancak önemli yararlarına karşılık şeffaflığın arttırılması pek de kolay olmamaktadır. Özellikle bilgi akışının sağlanması için düzenleyici kuralların ve teşviklerin oluşturulmasıyla kamuyu aydınlatma girişimlerinin özendirilmesi gerekmektedir. Çünkü gerek kurumlar gerekse de hükümetler tarafından şeffaflığın benimsenmesi gerektiği kabul edilmiş olsa bile kurum içi eksiklerden dolayı veya kamuoyunun huzurunun bozulmaması için gizlilik tercih edilebilmektedir (Stiglitz, 1998 ). Özellikle gelişmekte olan ülkelerde zayıf muhasebe sistemleri nedeniyle şeffaflığın arttırılması güçleşmektedir. Muhasebe standartlarının uyumlaştırılması ve uygulanması finansal tabloların güvenilirliğini ve karşılaştırılabilirliğini arttırarak şeffaflığı ve dolayısıyla da kurumsal yönetimi olumlu yönde etkilemektedir (Aktaş, 2004).

      2. GERÇEĞE UYGUN DEĞER KAVRAMI VE FİNANSAL KRİZ

Gerçeğe uygun değer 1980′lerde yaşanan Saving Loans krizi ile birlikte muhasebe standartlarının gündemine girmeye başlamıştır. Uygulanan değerleme yöntemlerinin banka bilançolarının kalitesini bozması standart hazırlayıcılarını arayışlara sevk etmiş olup bu doğrultuda, FASB finansal varlık ve yükümlülükler ile ilgili olarak gerçeğe uygun değer kavramını geliştirmiştir. FASB piyasa fiyatını esas alarak hazırlanacak bilançoların, bankaların finansal yetersizliklerini ortaya koyabileceğini belirleyerek, tüm bankaların finansal varlıklarını piyasa fiyatı ile değerleyip raporlamasını önermiştir. Bu karar, finansal varlık ve yükümlülükler için gerçeğe uygun değer muhasebesi tartışmalarına yol açan ilk uygulama olarak kabul edilmektedir (Özkan ve Terzi, 2008). Finansal krizler ve finansal tabloların manipüle edilmesi yanında, finansal tablo kullanıcılarının sayısının ve niteliklerinin artış göstermesi de bu ihtiyacın ortaya çıkmasında etken olmuştur. (Tokay, Deran ve Aktaş, 2005,s.12-13) Tüm bu gelişmelerin ardından FASB tarafından 2006 yılında “SFAS. 157 – Gerçeğe Uygun Değer Ölçümleri” standardı yayınlanmıştır.

Yaşanan son finansal krizin ardından da IASB gerçeğe uygun değer ölçümlemesi ve uygulamaları ile ilgili nihai taslağı Haziran 2009′da yayınlamıştır. 28 Eylül 2008′e kadar taslak ile ilgili yorumlar beklenmektedir. IASB’nin bu Nihai Taslak’ı geliştirmesindeki başlangıç noktası, muadili SFAS 157 Gerçeğe Uygun Değer Ölçümü Standardının geçtiğimiz günlerde FASB tarafından G20 ülkelerinin önerileri doğrultusunda güncellenmesidir. Gerçeğe uygun değerin önerilen tanımı ile SFAS 157’deki tanım aynıdır ve temel alınan mantık büyük ölçüde US GAAP ile uyumludur. IASB Başkanı Sir David Tweedie Nihai Taslak ile ilgili olarak şunları ifade etmiştir (TMSK,2009):

“Bu Nihai Taslak, küresel finansal krize yönelik yapmış olduğumuz çalışmalarda önemli bir kilometre taşıdır. Gerçeğe uygun değerin ölçümüne ilişkin açık ve tutarlı bir rehber öngörmektedir ve aktif olmayan piyasalarda ortaya çıkan değerleme sorunlarını ele almaktadır. Önerilen rehber, gerçeğe uygun değer ölçümüyle ilgili konularda US GAAP ve IFRS’ler arasındaki uyumu sağlamakta olup, taslağın kabul edilmesinin ardından ilgili düzenlemeler arasında tamyakınsama sağlanmış olacaktır.”

            Uluslararası Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartlarında gerçeğe uygun değer “karşılıklı pazarlık ortamında, bilgili ve istekli gruplar arasında bir varlığın el değiştirmesi ya da bir borcun ödenmesi durumunda ortaya çıkması gereken tutardır” şeklinde tanımlanmıştır. SFAS 157′de ise gerçeğe uygun değer tanımı  “ölçüm tarihinde piyasa katılımcıları arasında usulüne uygun olarak yapılan, bir varlığın satış veya bir borcun ödenmesinde kullanılan fiyattır” şeklinde yer almaktadır. Nihai taslak ortak bir tanımın benimsenmesi doğrultusunda ikinci tanımı gerçeğe uygun değer tanımı olarak ifade ederek tartışmaya açmıştır.

Tanımı çerçevesinde gerçeğe uygun değer belirleyebilmek için piyasadan elde edilen verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bu veriler piyasanın durumuna göre farklılık göstermektedir çünkü aktif bir piyasa ile aktif olmayan bir piyasadan elde edilecek veriler karakteristikleri bakımından birbirinden oldukça farklılık gösterecektir. Bu kapsamda gerçeğe uygun değerin belirlenmesinde üç seviyeden oluşan hiyerarşik bir düzenleme getirilmiştir(Rossi, 2009; Fujioka, Seko, Hoontrakul, 2008):

n  Seviye 1: Aktif bir piyasada oluşan ve kote edilen fiyatları değerleme girdisi olarak kullanmaktadır.

n  Seviye 2: Aktif bir piyasada oluşan fiyatların olmaması durumunda emsal varlık ve yükümlülükler için oluşan aktif piyasada kote edilen fiyatlar kullanılabilir.

n  Seviye 3: Aktif bir piyasası olmayan ve gözlemlenemeyen girdilerin sözkonusu olması durumunda veriler varsayımlara, tahminlere dayalı olarak elde edilir. Bu durumda gelecekteki nakit akımların bugünkü değerleri gibi değerleme teknikleri kullanılarak girdiler oluşturulmaya çalışılır.  Ancak, bu tekniklerin ve tahminlemelerin kullanılabilmesi için ölçümleme tarihinde gözlemlenebilir girdilerin olmaması, çok çok az olması veya çok yakın bir zamanda gözlemlenebilir konuma gelmemesi ve uzun dönemde makul maliyetlerde  ulaşma olasılığının olmaması gerekmektedir. Ayrıca bu tahminlemeler oldukça detaylı dipnot hazırlanmasını gerektirmektedir.

Aktif bir piyasada kayıtlı bir fiyatın varlığı, gerçeğe uygun değerin en iyi göstergesidir.Finansal araca ilişkin aktif bir piyasanın bulunmaması durumunda, işletme, gerçeğe uygun değeri bir değerleme yöntemi kullanmak suretiyle belirler. Talep edilme özelliği bulunan bir finansal borca (örneğin vadesiz mevduat) ilişkin gerçeğe uygun değer, talep anında ödenecek tutardan az olamaz. Talep anında ödenecek tutar, ilgili borç tutarının ödenmesi istenebileceği ilk günden itibaren iskonto edilmek suretiyle bulunan tutardır.

Standartlarda yer alan açıklamalardan da anlaşıldığı üzere gerçeğe uygun değer ağırlıklı olarak piyasa verilerine dayandırılmaktadır. Bu özelliği nedeniyle de bazı araştırmacılar tarafından finansal krizin temel sorumlusu olarak gösterilmektedir. Oysa ki gerçeğe uygun değer kavramı tarihi maliyet yaklaşımının nitelikli bilgi ihtiyacını karşılamakta küreselleşme nedeniyle artık yetersiz kalması sonucunda ortaya çıkmıştır.

Gerçeğe uygun değer yaklaşımı gerek IASB gerekse de FASB açısından son derece önemle ele alınan bir konudur. Özellikle de yakınsama çerçevesinde hazırlanan son taslak çalışmaları bunu net olarak göstermektedir. Her yöntemin olduğu gibi gerçeğe uygun değerin de avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Bunlar aşağıda tablo 1′de gösterilmektedir.

Tablo 1: Gerçeğe Uygun Değerin Avantajları ve Dezavantajları

AVANTAJLAR DEZAVANTAJLAR
ü  Açıklık û  Tanım problemi
ü  Şeffaflık û  Dalgalanmaya açık
ü  Ek açıklayıcı bilgi û  İşletmenin çok da satmayı tercih etmediği bir fiyata dayalı
ü  Türev ürünler için uygun hesaplar û  Yükümlülükler açısından zorluk
ü  Kazanç yönetimine daha az maruz kalma  

Kaynak: Scarlata, J., Novoa., A., Sole, J., 2008

Bütün varlık ve yükümlülükler için tek tek gerçeğe uygun değer belirlenmesi oldukça zordur  ve hatta son kriz nedeniyle oluşan likit olmayan piyasalarda neredeyse olanaksız duruma gelmektedir. Ya da öyle varlıklar söz konusu olabilir ki eşi benzeri bulunmayan ve dolayısıyla benzeri bir piyasası da olmayan, örneğin bir heykel veya bir resim gibi sanat eserleri. Bu da göstermektedir ki en doğru, en güvenilir ve en anlaşılabilir değerleme aynı paralelde veri veya girdilerin elde edilmesiyle doğru orantılı olmaktadır. Son finansal krizin nedeni olarak gösterilen türev ürünler de bankalar tarafından son derece yaratıcı bir biçimde türetilmiş ve fiziksel varlıklar yerine sadece kredibiliteye dayanılarak anlaşmalar yapılması söz konusu olmuştur. Bu durumda da daha önce benzeri görülmemiş yen, türev ürünlerin likit olmayan bir piyasadan elde edilen veriler ile değerlenmesi gündeme gelmiştir. Kullanılan değerleme yönteminden çok bu yöntemin nasıl kullanıldığı da  finansal krizin en temel nedeni olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların temelinde kullanılan farklı tekniklerin ve tahminlerin güvenilirliği, buna bağlı olarak da yönetimler tarafından bir kazanç yönetimi veya manipülasyon aracı olarak kullanılması yatmaktadır.

  1. 4.      SONUÇ

Gerçeğe uygun değeri, tarihi maliyetten ayıran en önemli fark, gerçeğe uygun değerin hesaplanmasında gelecekteki değerlerin de dikkate alınmasıdır. Bundan dolayı gerçeğe uygun değer muhasebesinde “Gerçekleşmemiş Gelir/Gider” olayı söz konusudur. Gerçeğe uygun değerin hesaplanmasında ortaya çıkan “Gerçekleşmemiş Kazanç/Kayıplar” gelir tablosu kapsamına alınmaktadır. Gelir tablosu kapsamına alınmayanlar da özsermaye ile ilişkilendirilmektedir (Fujioka, Seko, Hoontrakul, 2008). Piyasa fiyatlarında meydana gelen sert düşüşler Amerika ve Avrupa’daki bankaların fiktif zarar ve kayıplar kaydetmelerine bu nedenle de bazılarının iflas etmesine neden olmuştur. Ancak bir noktaya dikkat edilmelidir ki likit olmayan bir piyasadan elde edilen girdiler ile yapılan tahminlemeye dayalı teknikler sonucu yapılan değerleme bu kayıpların ve iflasların nedeni olarak görülmelidir. Ayrıca bununla beraber bankaların sermaye yapıları ve yeterlilikleri de sorgulanmalıdır. Çünkü Türkiye’deki bankalar da gerçeğe uygun değer yaklaşımını benimsemelerine rağmen 2008′de karlılık açıklayarak iyi bir performans sergiledikleri görülmüş, kriz finansal kriz olarak başlamasına rağmen finans sektöründen çok reel sektörü etkilemiştir.

 

KAYNAKÇA

 

Aktaş, R. (2004). “Muhasebe Standartları ve Yönetişim”, MODAV Dergisi Özel Sayısı, 3-5

Kasım.

 

Stiglitz, J. (1998); “The Asian Crisis and the Future of the International Architecture”, Article for the World Economic Affairs Magazine.

 

Özkan M., Terzi S., 2008, “Gerçeğe Uygun Değer Ölçümünün Uluslararası Muhasebe Standartları ve Amerikan Muhasebe Standartları Açısından İncelenmesi”, http://www.tmsk.org.tr/makaleler.

 

Fujioka, T.,  Seko, S.,  Hoontrakul, P.,  2008. “The State of Fair Value Accounting, Global Financial Crisis and Implications to Thailand”. Http://www.ssrn.com/abstract=1303351

 

Rossi, J., 2009. “Weighing Your Financials: A Look At the Impact of Fair Value”, Pennysylvannia CPA Journal, Spring.

 

Scarlata, J., Novoa., A., Sole, J., 2008. “Fair Value Accounting and Procyclicality”, IMF Global Financial Stability Report, Chapter 3, www.imf.org/external/pubs/ft/gfsr/2008/02/pdf/chap3.pdf

 

TMSK (2009), Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IAS/IFRS) İle Uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları. Ankara : Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu Yayınları

 

Prof.Dr.B.Esra Aslanertik

Dokuz Eylül Üniversitesi

İşletme Fakültesi

Muhasebe ve Finansman ABD